AHMED ADNAN SAYGUN (1907-1991)

Çağdaş Türk müziğinin devi The New York Times

2007 yılı, Türkiye’nin en büyük bestecilerinden Ahmed Adnan Saygun’un 100. doğum yılı. CPO firması bestecinin çeşitli eserlerinin kayıtlarını yayına hazırlıyor. Gülsin Onay’ın Mayıs 2006’da Howard Griffiths yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası eşliğinde seslendirdiği Saygun’un iki piyano konçertosunun kaydı da 2007 yılı sonbaharında çıkacak.

... Saygun’un müziği insana aşina gelemeyecek kadar alışılmadık ama dinleyicileri sıkmayacak kadar merak uyandırıcı. – >Fanfare

Ahmed Adnan Saygun’un Türkiye’nin Béla Bartók’u olduğu söylenebilir.Stereoplay

Saygun’un orkestrasyon yeteneği, özellikle de bas üflemeliler, arp ve celestadan karanlık, kadifemsi ve şehvetli dokular yaratma konusunda, ne kadar karmaşık olursa olsun müziğinin kulağa her zaman hoş gelmesini sağlar... Eğer nitelikli ve tatmin edici çağdaş müzikle ilgileniyorsanız, bunu mutlaka beğeneceksiniz.classicstoday.com

20. yüzyıl Türk bestecilerinin en önemlilerinden biri sayılan Ahmed Adnan Saygun’un eserleri, batının müzikal fikirleriyle geleneksel Türk folklorunun zarif bir sentezidir. Çok geniş bir yelpazede eserler vermiş olan Saygun’un beş senfonisi, beş operası, iki piyano konçertosu, çeşitli konçertoları, pek çok oda müziği ve koral eserleri mevcuttur. The Times (Londra) gazetesi bestecinin vefatında kendisinden Sibelius Finlandiya için, de Falla İspanya için ve Bartök Macaristan için ne ifade ediyorsa ülkesi için onu ifade eden Türk müziğinin büyük adamı olarak bahsetmiştir.

7 Eylül 1907 tarihinde doğan Saygun, gençliğinde ülkesinin politika ve kültüründe kökten değişikliklere tanık oldu. Mustafa Kemal Atatürk, laik Cumhuriyet ile birlikte yeni bir kimlik edinen ulusun çağdaş kültürel değerlere kavuşması için pek çok program uygulamaya koydu. Bunlardan Türk folkloru ve Batı müziğinin sentezi için başlattığı çalışmalar, Saygun’un müzik dilinin gelişiminin temelini oluşturdu.

Saygun çocukluğunu, kültürel yaşamının renkliliğiyle tanınan İzmir’de geçirdi. Osmanlı mehteran takımı tarafından düzenli olarak verilen konserler ve café’lerde icra edilen batı eserlerinin seslendirildiği oda müziği konserleri Saygun’un kişiliğini şekillendirmede etkin oldu. Müzik eğitimine hem ut hem de piyano çalarak başladı. Ut eğitimi ona sanat müziğinin makamsal ve ritimsel yapısını öğretti; piyano eğitimi ise Avrupa müzik geleneğinin polifonik armonik yapılarını kavramasını sağladı. Beste yapmaya 14 yaşında marşlar ve polkalarla başladı. 1928 yılında Saygun, Paris’teki La Schola Cantorum’da Fransız besteci Vincent d’Indy ve teorisyen Eugéne Borrel ile çalışmak üzere devlet bursu kazandı. Burada geç Romantik dönem ve Fransız Empresyonizmi müziğiyle tanıştı ve kontrpuan ve motif gelişimi dersleri aldı. Bu süre zarfında ilk olgun eserini; makamsal Türk müziğini batının besteleme teknikleriyle kullandığı orkestra için Divertimento’yu (opus 1, 1930) yazdı.

1931 yılında Türkiye’ye dönerek, cumhuriyetin yeni müzik politikası doğrultusunda müzisyenler yetiştirmek üzere kurulmuş olan Ankara Musiki Muallim Mektebi’nde öğretmenliğe başladı. 1934 yılında öğretmenliğin yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Orkestrası’na şef olarak atandı. 1936 yılında Belediye Konservatuvarı’nda ders vermek üzere İstanbul’a taşındı. Aynı yıl tanınmış Macar besteci Béla Bartókk Türkiye’yi ziyaret etti ve iki besteci birlikte Anadolu’yu dolaşarak halk ezgilerini topladılar ve düzenlediler.

Saygun 1946 yılında bestelediği Yunus Emre oratoryosu ile uluslararası alanda ilgi toplamıştır. Bu oratoryo dört solist eşliğinde karışık koro ve büyük orkestra için bestelenmiş bir saatlik bir eser olup, 13. yüzyıl tasavvuf şairi Yunus Emre’nin şiirlerinden alıntıları içerir. Eser sıkı sıkıya post-Romantik geleneğe bağlı olsa da, Saygun Yunus Emre’nin mirasına Türk makamlarını ve halk ezgilerine benzer motifleri kullanarak sahip çıkar. 1947 yılında Ankara’daki prömiyerinden bu yana oratoryo pek çok kez icra edilmiştir ki bunların arasında 1958’deki şef Leopold Stokowski yönetiminde Birleşmiş Milletler Genel Kurul Salonu’ndaki seslendirilişi de sayılabilir. Yunus Emre’nin başarısı Saygun’u başka büyük ölçekli eserler bestelemek konusunda yüreklendirmiştir. 1950’lerde ilk iki senfonisini, bir piyano konçertosu ve birkaç oda müziği eseri yazmıştır. En verimli dönemi olan 1960’larda üçüncü, dördüncü ve beşinci senfonileriyle ikinci bir piyano konçertosu bestelemiştir.

Bestecilik ve etnomüzikoloji çalışmalarının yanı sıra Saygun öğretmenliğe de kendini adamıştır. Ülke genelinde çeşitli konservatuvarların kurulmasına katkıda bulunmuş olan Saygun klasik müziğin gelişimini önemli ölçüde etkilemiş ve Türkiye’ye çok önemli müzisyenler yetiştirmiştir. Bestecinin müzik eğitimi üzerine kitapları da vardır. Saygun, 1960 ila 1965 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Heyeti’nde ve 1972 ila 1978 yıllarında Türkiye Radyo ve Televizyon Kurulu’nda görev yapmıştır. 1972 yılından 1991 yılındaki vefatına kadar İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda kompozisyon ve etnomüzikoloji dersleri vermiştir. Bestecinin orijinal el yazmaları ve arşivi Bilkent Üniversitesi’ndeki Ahmed Adnan Saygun Müzik Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde bulunmaktadır.

Saygun hakkında yorumlar...

Artık zaman Ahmed Adnan Saygun’un (1907–1991) zamanı. Şef Ari Rasilainen yönetimindeki Staatsphilharmonie Rheinland-Pfalz bestecinin üç eserini etkileyici bir biçimde sunuyor. Bunların arasında en etkileyicisi ise, alacalı tutti pasajlar ile solistin (Mirjam Tschopp) gülen bakır üflemelilere ve sinirleri geren trampete çift ses sihirbazlığı ile karşılık verdiği nefes kesen kadansları arasında gidip gelen Keman Konçertosu. Adagio, sesleri yumuşatılmış ve birbirine karışan yaylıların büyülü fısıltıları ile belirleniyor. Finalde ise Saygun, son derece zekice, orkestranın büyük ağırlığına bir ayı oynatıcısının becerisiyle komuta ediyor.

Doğrusu Saygun’un hiçbir eseri danstan uzak değil. Saygun, Türkiye’nin Bartókk’uydu ve Anadolu’nun dört bir yanında halk müziğini kaydetti. CD’nin son eseri olan orkestranın seslendirdiği, keskin doğu ezgileriyle yoğrulmuş dans süitinde tamburun yumuşak ve baştan çıkarıcı bir biçimde seslendirdiği bir meseli ve yedi vuruşluk aksak ritimli bir horon da yer alıyor.

Eserde dansın ötesine geçip dinleyicilerin kalbine ulaşan bir derinlik var. Saygun, haklarını yeni elde etmiş bir ulusun genç sesi olarak kimliğinin son derece farkındaydı. 4 Numaralı Senfoni’sinin (Brahms gibi, son senfonisidir) hem ilk hem de son bölümü Deciso – kararlı – başlığını taşır. İnsanı ele geçiren bu iki bölümden ilki, istekli ve vurucu ritimlerle ve ikincisi ise insanın peşini bırakmayan yaylılarla şekillenir. Yavaş bölüm ise etkileyici bir karmaşıklıktaki Passacaglia’dır. Böyle bir maharet gösterisine kalkışmak için bile yukarıda ölümsüzlerle birlikte olmak gerekir.The Times

Türk besteci Ahmed Adnan Saygun’un (1907–1991) müziğini ilk kez yaklaşık on yıl kadar önce, Gülsin Onay’ın şef Gürer Aykal yönetimindeki Hannover Kuzey Alman Radyo Orkestrası eşliğinde seslendirdiği iki harika ve büyüleyici piyano konçertosunun Koch Schwann (3–1350) tarafından yayınlanmış ve maalesef artık tükenmiş kaydından dinledim. CPO firması hali hazırda Saygun’un beş senfonisinin dördünü (1, 2, 3 ve 5 numaralı olanları) yayınlamıştı ve şimdi de bestecinin daha sonraki iki eseriyle – Senfoni No.4, Op.53 (1976) ve Keman Konçertosu, Op.44 (1967) – 1934 tarihli Op.14 numaralı Süit’ini içeren bu şahane CD’yi çıkardı. Saygun’un eserleri anavatanı olan Türkiye’nin müziğinden ve sıklıkla folklorik öğelerden etkilenmiştir... Ludwigshafen, Philharmonie’de 2–6 Haziran 2003 tarihlerinde Stephen Reh Musikproduktion, Mettmann tarafından gerçekleştirilmiş kayıtlar geniş yelpazede ve zengin bir orkestra tınısı sunuyor. Mutlaka dinleyin.classicalcdreview.com